Ferhat, nakkaşlık yapan, Şirin’e sevdalı yiğit bir
delikanlıdır. Saraylar süsler, fırçasından dökülen zarafetin Şirin’e olan
duygularının ifadesi olduğu söylenir.
Amasya
Sultanı Mehmene Banu’ya, kız kardeşi Şirin için, dünürcü gönderir Ferhat.
Sultan; Şirin’i vermek istemediği için olmayacak bir iş ister delikanlıdan. “ Şehir'e
suyu getir, Şirin'i vereyim” der, demesine de su, Şahinkayası denen uzak mı
uzak bir yerdedir.
Ferhat'ın
gönlündeki Şirin aşkı bu zorluğu dinler mi? Alır külüngü eline, vurur kayaların
böğrüne böğrüne. Kayalar yarılır, yol verir suya. Zaman geçtikçe açılan
kayalardan gelen suyun sesi işitilir sanki şehirde.
Mehmene
Banu, bakar ki kız kardeşi elden gidecek, sinsice planlar kurarak bir cadı
buldurur, yollar Ferhat’a. Su kanallarını takip edip, külüngün sesini
dinleyerek Ferhat’a ulaşır. Ferhat’ın dağları delen külüngünün sesi cadıyı
korkutur korkutmasına da, acı acı güler sonra da. “Ne vurursan kayalara böyle
hırsla, Şirin'in öldü. Bak sana helvasını getirdim” der. Ferhat bu sözlerle
beyninden vurulmuşa döner. “Şirin yoksa dünyada yaşamak bana haramdır” der.
Elindeki külüngü fırlatır havaya, külüng gelir başının üzerine bütün
ağırlığıyla oturur. Ferhat'ın başı döner, dünyası yıkılmıştır zaten “ŞİRİN !”
seslenişleri yankılanır kayalarda.
Ferhat'ın
öldüğünü duyan Şirin, koşar kayalıklara bakar ki Ferhat cansız yatıyor. Atar
kendini kayalıklardan aşağıya. Cansız vücudu uzanır Ferhat'ın yanına.
Su
gelmiştir, akar bütün coşkusuyla, ama iki seven genç yoktur artık bu dünyada.
İkisini de gömerler yan yana. Her mevsim iki mezarda da birer gül bitermiş,
sevenlerin anısına, ama iki mezar arasında bir de kara çalı çıkarmış. iki
sevgiliyi, iki gülü ayırmak için.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder